Yılmaz Gün Yazdı: Kaf Dağına Doğru
Kaf dağına doğru….
Simurg Kuşlarının imtihan dolu yolculuğu…
İlk Yer Dilek Vadisi..
Bu vadi istenilenin hemen bulunduğu vadidir. Ne isterlerse hepsini anında elde ediyorlardır. Bu durum bazı kuşların kafasını karıştırır. Sonuçta ise neden yola çıktıklarını nereye gittiklerini unutarak dilek vadisinde kalmak isterler. Çünkü burada emeksizce makam, zevk, sefa her şey elde edilebiliyormuş. Bu durumda sürünün bir kısmı bu vadide kaybolur ve geriye kalanlar yola devam ederler.
İkinci Yer Aşk Vadisi
Geriye kalan kuşlar ilerler ve aşk vadisine ulaşırlar. Bu vadiye geldiklerinde ise gözlerine bir perde iner ve bakar kör şeklinde yollarına devam ederler. Hiç olmayan şeyleri en güzel kuşlara, taşları zümrütlere benzetirler. Kimi kuşlar bu duruma aldanır ve kendini kaptırarak yolundan ayrılır. Sonrasında ise sürüden bir kısım daha nereye gittiği belli olmadan eksilmiş olur.
Üçüncü Yer Bilgisizlik Vadisi
Kalan kuşlar yoluna devam ederek bilgisizlik vadisine ulaşırlar. Burada gördükleri oldukça farklı ve adeta büyüleyen cinstenmiş. Ancak ne olduklarını iyi veya kötü olduklarını bazıları sorgulamış. Sorgulamayanlar ise bu vadinin büyüsüne kapılıp kaybolmuşlar.
Dördüncü Yer İnançsızlık Vadisi
Bu vadiye ulaşan kuşlar ise karamsarlığa kapanmış ve adeta bir boşluğa düşmüş gibi hissetmişler. Bazıları kendini o kadar kötü kaptırmış ki “burası yolun sonu ve daha ileriye ulaşamayız…” diyerek geri dönmüşler. Ancak kararlı ve inançlı olan bir gurup yoluna devam etmiş.
Beşinci Yer Yalnızlık Vadisi
Bu yere geldiklerinde ise sanki kendilerinden başka kuş yokmuş gibi kendilerini yalnız hissetmişler. Sadece kendilerini düşünmeye başlamış. Bazıları kendi başına avlanmaya çıkmış ama birlik halinde olmanın önemini unuttuklarından büyük kuşlara yem olup helak olmuşlar. Bir grup ise birlikten güç doğar diyerek bir arada kalmışlar ve yola devam etmişler.
Altıncı Yer Gıybet Vadisi
Vadiye ulaşan kuşların kulaklarında fısıltılar duyulmaya başlanır. Kimisine Simurg öldü, kimisine Simurg burada değil kimisi de Anka kuşunun saklandığını duyar gibi olur. Bu dedikodulara inananların bir kısmı geri dönmüş veya bu vadide ne yapacağını bilemeden kaybolmuşlar.
Son Yer İse Ben Vadisi.
Geçilmesi gereken son vadi ise Ben Vadisi’dir. Burada tüm kuşlar kendini bir başkasından üstün görmeye başlamış ve diğer kuşların kanadından, gagasına yorum yapmaya başlamışlar. Bazıları ise her konuyu bildiğini sanmış. Hepsi “lider ben olmalıyım” savaşına başlamışlar. Bu savaş uğruna kendilerine zarar vermişler. Vadiyi bir şekilde geçenler ise sonunda Kaf Dağı’na ulaşmışlar.
Kuşların yolculuğu bitmesine bitmiş ancak tüm kuşlardan sadece otuz tanesi Kaf Dağı’na ulaşabilmiş. Yuvaya vardıklarında ise kendilerinden başka kimsenin olmadığını görmüşler. Sonrasında ise Simurg kelimesi akıllarına gelmiş. Si otuz ve murg (mürg) 30 demektir. Bu sayede aradıklarının kendi içinde olduklarını anlamışlar.
Günümüz Gözüyle Simurg Efsanesi
Yaşadığımız bu zamanda da aynı değil mi sizce? Kimisi mal, mülk için kimisi makam, mevki için birilerini harcar veya ihanet eder. Kimileri ise ben ben diye diye yalnızlığında boğulur. Kimisi ise ne kendine inanır ne bir başka şeye.
Bazıları da sadece gördüğüme inanırım der ama, ne gördüğünü sorgulamadan körü körüne inanır. Kimi de aşk uğruna doğru ve yanlışı karıştırır elindekinden olur.
Bazı insanlar ise bencilliğinden elindekilerin kıymetini bilmez, kimse ile paylaşmaz ve hatta elinde olmasına rağmen başkalarındakilerini bile kıskanır.
Bazı insanlar ise bencilliğinden elindekilerin kıymetini bilmez, kimse ile paylaşmaz ve hatta yitirdiğimiz Dünya “misafirhâne” sayılır, “ahiretin tarlası” olarak görülüp yaşanırdı…
Bir iş yapılmadan önce “Allah’ın bu yapacağım işte rızalığı var mı yok mu diye bakılırdı. Ancak “rızalığı” olduğu kanaati hâsıl olduktan sonra, “besmele” ile işe girişilirdi…
Gayret kuldan, “Tevfik Allah”tan dı.
Bu duygu ve düşünce sistematiği dünyayı bir kenara itmeyi gerektirmez, yalnızca bireyin aşırı ihtiraslarını dizginler, “çift dünyalı” (fani dünya ve ahiret) bir hayat anlayışı sunardı…
Öte yandan, “Rabbena hep bana” anlayışını engellerdi.
Yani insan, salt kendisi için değil, başkaları için de yaşardı.
Ebedî hayata yönelik beklentilerimiz mi kırıldı, yoksa kendimizi dünyanın cazibesine fazla mı kaptırdık bilmiyorum, ama git gide “tek dünyalı” (seküler) hale geldiğimizi görebiliyorum.
Hele bir de varlıklıysak: Tüm beklentilerimize fani dünyada ulaşmak mecburiyetinde imişiz gibi tüketiyoruz hayatı.
Arabanın en iyisine biniyor, evin en pahalısında oturuyor, en meşhur markaları giyiyoruz…
Düne kadar “tatil” kavramından habersiz yaşadığımıza bakmadan, tatilimizi Güney sahillerindeki beş yıldızlı otellerde geçiriyoruz…
Beş yıldızlı olmalı, ama zinhar denize “tesettür mayo” ile girilmeli!
Beden tesettürlü, ruh soyunuk!..
Ne serden geçebiliyoruz, ne yardan!
Eskiden böyle yapmaz, salt kendimiz için yaşamazdık.
Böyle şimdiki gibi lüksümüz, tantanamız, markamız, kibrimiz, “tesettür mayo”muz filan yoktu…
“Dünyacı” (seküler) beklentilerimize ebediyetimizi kurban etmemiştik…
“İsraf toplumu” değil, “infak (yardım) toplumu”yduk…
Komşumuzun başı ağrısa yüreğimiz ağrır, o aç yatıyorsa tok uyumayı “insanlık dışı” sayardık…
Bir mahallede birinin aç ve açıkta kalması demek, o mahallede yaşayan tüm zengin Müslümanların ayıplanması demekti…
Çünkü hayatı inançlar/ değerler şekillendirmişti…
“Şu hareketimden Allah hoşnut olur mu ?düşüncesi vicdanlara hâkimdi.
Yürekler, Allah’ın elçisinin, “Veren el, alan elden hayırlıdır” hadisine kilitlenmiş, insanlar “vermek” için kazanmayı amaç edinmişti.
Daha açık bir ifade ile, hayat inançla yani bizi insan altı değil, insan/ Adem kılan değerlerle çerçeveliydi…
Sonra ne olduysa oldu, “Batılılaşma-kapitalistleşme” sürecinden seküler (dünyacı) bir anlayışa geldik.
Artık hayatımızı inançlarımız şekillendirmiyor! Onun yerini çoktandır sosyal, siyasal, ticarî kaygılar aldı…
İnançlarımızı bile yüreğimizle yaşayamıyoruz.
O zaman da hayat tarzımızla inançlarımız örtüşmemeye, değerlerimizle tutarsızlaşmaya hatta zaman zaman zıtlaşmaya başlıyor.
Meselâ. Temizlik imandan diyoruz çevreyi acımadan kirletiyoruz.
“Komşusu açken tok uyuyan bizden değildir” hadisi dilimizden düşmüyor, hem de en yakın komşumuzun veya yolda kâğıt toplayan bir mültecinin nefesi açlıktan kokarken, onu görmesi gereken gözlerimiz, müthiş bir duyarsızlıkla vitrinlerde dolaşıyor. Değerlerimizle tutarsızlık yaşıyoruz, adeta bipolar bozukluğu olan psikotik hastalar gibi. Çoğumuz “moda-marka” tutkunu olduk: “Farklı” görünme hastalığı ruhumuzu kemiriyor.
Günün birinde “marka”sız bir kefene sarılacağımızı bile bile elbisede “marka” arıyoruz!..
Allah’a yakınlığın ölçüsü bile değişti mi yoksa?..
“Takva” nın yerini “marka” mı aldı artık?
Henüz “zekat” a isyan etmedik, ama bu gidişle korkarım o da yakındır…!Buraya kadar teşhisti, şimdide yeniden uyanış için çözümlere bir göz atalım.Ilk önce kendi özümüzle sonra tüm kainatla hâle hâle buluşan ve kaynaşan bir aşk/ samimiyet hareketi içerisine girmeliyiz…
Dünyanın farklı coğrafyalarında farklı kültürlerle bir araya gelmiş olmamın, uzun yaşamımın ve okumalarımın bana vermiş olduğu mütevazı birikim sayesinde zihin ve gönül dünyamda bugünkü bakışımla” insanca yaşamak, imani değerlerimden ayrı düşmemek ve Kafdağı’na doğru uçabilmek için”. Şöyle bir noktadayım..
İnsan; bedenini tanıyan, anlayan, geliştiren, kendi var oluşundan hoşnut olan kişidir ki bu insan özüne ve muhataba karşı dürüsttür, aynı zamanda özüne ve muhatabın varlığına saygı duyar, nazik davranır. İnsanca yaşama arzusunda olan, riski göze almayı, keşfi, yetkin olmayı ve şartlara uyum sağlamayı bilir. Yeniliğe açık olurken hâlâ işe yarar ve insanlığın ortak faydasına uygun olan sosyal ve bireysel özellikleri korur. İşe yaramayan, güncel olmayanlarla vedalaşmayı bilir. Bütün bunları birleştirdiğimde bedensel olarak sağlıklı, zihinsel olarak dingin, duygusal, sevgi ve merhamet dolu, ekip içinde çalışabilen, özgün, neşeli, kâşif, üretken ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenen şahsiyetler ortaya çıkar. Aynı zamanda bu insan, kendi ayakları üzerinde durabilen, kendine yeten, bir başkasını da sevmeye hazır olan, adil, mücadeleci ve etkili yaşayan bir insandır. Bu yetişkinlikte olan bir insanın kırılganlığı ve öfkesi dengeli olur, ve ikisi arasındaki farkı iyi kurabilir.
Ahlâklı olun, insan olun, mazlumun elinden tutun, Tevhit ve Adalet, Bilgi ve Samimiyet, İkrar ve Eylem, Merhamet ve Liyakat, Meşveret ve Cesaret, sizi; siz yapan değer ölçüleriniz olsun.
14 Asır önce doğudan doğan güneş, bizlerin gayretiyle yeniden uzun bir dönemdir, bulup da kıymetini bilemediğimiz; felsefeyle, matematikle sanatla bilimle doğuşunu bekliyor..
Özümüzle buluşarak…
Fıtratımızla barışarak….
Vahiyle ölü ruhlarımızı dirilterek ve içinde bulunduğumuz toplumu bu değerlerle sevgi diliyle buluşturarak.
Çok okuyarak,
Bilgi ve bilişim toplumunun gereğini yerine getirerek, analitik düşünerek,
Kahve köşelerinde dedi kodu yaparak ve bilmediğimiz dünya ve ülke politikaları hakkında ahkâm kesip biribirimize hakaret ederek değil,
diğerkam olarak ve en önemlisi de merhamet ederek.
Merhamet ahlâkın ana temeli olduğunu hatırda tutarak.
İnsanlara iyiyi doğruyu sadece söylemekten ziyade, bilfiil hayatımızda pratik ederek, emek ve değer üreterek, yürekler feth ederek
gerçekleştirmeliyiz.
Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Öldürmeye değil yaşatmaya taliptir. Bu yollara dalıpta değişmeyen yoktur.
İnsan olmadan müslüman olmak kaçak inşaat gibidir; en ufak sarsıntıda çöküverir..
Naçizane ancak bu şekilde simurglardan biri olup Kaf dağına ulaşabileceğimi düşünüyorum.
Yılmaz Gün 12/11/2021
-
Halil İbrahim Sezer: Bir Öğretmen Bir Hayat
-
Erbaa’da Ergin Hoca’dan Toprak Sanayicilerine Çözüm Önerileri
-
Erbaa Kaymakamı Şehrin Yeni Stadını İnceledi
-
Fatih Kaplan: Turhal Belediye Başkanı Boş İşler Bakanı Olsun!
-
Başkan Yazıcıoğlu Sosyal Medya’da Birinci Oldu
-
Tokat’ta Filistin’e Destek Yürüyüşü Düzenlendi
YORUM BIRAK
YORUMLAR
HABER LİSTESİ
-
01
Halil İbrahim Sezer: Bir Öğretmen Bir Hayat24 Kasım Öğretmenler Günü: Bir Öğretmen, Bir Hayat Bir öğretmenin dokunuşu, bir çocuğun hayatını değiştirebilir. İşte bu gerçek, Tokat’ın küçük bir köyünde yaşanan ilham verici bir hikâyeyle bir kez daha kanıtlanmıştı. 1990’ların başıydı. Genç ve idealist bir öğretmen olan Ali Bey, köy okuluna atanmıştı. Göreve başladığı ilk gün, karşıladığı çocukların gözlerindeki umut onu heyecanlandırmıştı. Ancak […]
-
02
Erbaa’da Ergin Hoca’dan Toprak Sanayicilerine Çözüm ÖnerileriErbaa’da yıllardır faaliyetlerini sürdüren ilçe ve bölge ekonomisine katkıları olan Toprak Sanayicilerine yönelik bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Erbaa Kaymakamı İsmail Altan Demirayak başkanlığından düzenlenen toplanıtıda; G.O.P Üni. Erbaa Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Sayın Doç Dr. Ergin Temel’de bir sunum yaparak toprak sanayicilerinin birleşme, maliyet düşürme gibi temel sorunlarına dair çözüm önerilerinde bulundu. Kaynaklarımızdan aldığımız bilgiye […]
-
03
Erbaa Kaymakamı Şehrin Yeni Stadını İncelediErbaa Kaymakamı İsmail Altan Demirayak geçtiğimiz aylarda hizmete açılan Erbaa İlçe Stadyumunu inceledi ve gereken eksiklerin giderilmesi için talimat verdi. Erbaa Kaymakamlığı sosyal medya hesabından yapılan açıklamada: “Sayın Kaymakamımız İsmail Altan DEMİRAYAK yapımı yeni tamamlanan ilçe stadyumunun son durumu hakkında incelemelerde bulundu. Erbaa Gençlik Spor Müdürü Raif ÜNAL yapılan ziyarete katıldı. ATATÜRK VE ERDOĞAN’IN RESİMLERİ […]
-
04
Fatih Kaplan: Turhal Belediye Başkanı Boş İşler Bakanı Olsun!TURHAL BELEDİYE BAŞKANI BOŞ İŞLER BAKANI OLSUN! Chp’li Turhal Belediye Başkanı M. Erdem Ural’ın bu resminini Turhal’dan takipçilerimizden biri attı ve bizde resmin içeriğini inceledik. Sayın başkan, trafik kazalarının çok olduğu bir yola led tabela yaptırmış… Koskocada bir açıklama eklemiş; Şöyle oldu böyle oldu, falanca yere gittik filanca talebi ilettik falan filan. Sayın başkan, siz […]
-
05
Başkan Yazıcıoğlu Sosyal Medya’da Birinci OlduBAŞKAN MEHMET KEMAL YAZICIOĞLU’NDAN TÜRKİYE 1’İNCİLİĞİ Tokat Belediyesi, sosyal medya platformlarında gerçekleştirdiği etkin ve başarılı çalışmalarla Türkiye genelinde büyük bir başarıya imza attı. Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu; takip, beğeni ve yorumlarla elde ettiği etkileşim oranları sayesinde İl Belediye Başkanları arasında Türkiye sıralamasında birinci seçildi. 01 -30 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen Sosyal Medya analizinde açık […]